BİR DEVLET (K.K.T.C VE DİĞER DEVLETLER) NASIL DOĞRU YÖNETİLİR?

BİR DEVLET (K.K.T.C VE DİĞER DEVLETLER) NASIL DOĞRU YÖNETİLİR?

Normal şartlarda, bu soruyu cevaplamak bir hayli güçtür. Bu yazıyla birlikte, basit ve kısa bir şekilde, yukarıdaki soruyu cevaplamaya gayret göstereceğim.

Bu arada, bu yazının amacı, hiçbir şekilde herhangi birine veya kuruma eleştiri yapmak değildir. Bu yüzden, lütfen beni kimse yanlış anlamasın! Her şey genel amaçlı ve söz meclisten dışarı.

Gelelim sorunun cevabına: bir devleti yönetmek kolay değildir. Evet. Bunun da farkındayım, aslında.

En basit şekilde, şunu söyleyebilirim, yine de. En azından, bir devlet, bilindiği gibi, hukukla yönetilir. Yani, bir başka deyişle, kanunlar bütünüyle yönetilir. Gel gelelim, asıl sorun o kanunları yazmak ve uygulamaktır. Kaldı ki, bu kanunlar gayet derin bir kuyunun içinde birikir. Çok geniş bir yelpazesi var, hukukun. Değil mi?

Bu arada, devlet yönetimi adına hukukun içine politika girince, başlıkta geçen soruyu cevaplamak, daha da güçleşir. Neden? Çünkü, halkçılık temelinde, çok partili rejimle yönetilen ülkelerde partizanlık anlayışı vardır. Dolaysıyla, seçim zamanları gelip çattığı zaman, çeşitli partilerden çeşitli ideolojiler ve bu ideolojilerden de çeşitli vaatler çıkar. Tüm bunlar bir araya geldiği zaman, işte hukukun halkı mutlu etmesi beklenmektedir. Ancak, partizanlık çeşitli renklerde alevlendiği zaman, birçok kez; maalesef, sağduyu unutuluyor. Hele, demokrasi anlayışı da bu yönetim şemasına dahil olunca, adalet aranıyor. Görüldüğü gibi, aslında hukukun zorlayıcı; bir başka deyişle, yaptırımcı gücü bile halkı memnun etmeye yetmiyor.

Bir seçim sonrası, bu seçimden galip gelen herhangi bir parti düşünün. Burada, demokratik üstünlük söz konusudur. Peki, ya galip gelen partililer bile, bir şekilde hükumetin yaptıklarından hoşnut değillerse, ne olur? Hoşnutsuzluk nereden kaynaklanır, peki? Sorunlardan ve krizlerden.

Başka bir şey söylemek istiyorum. Zaten, çoğu ülkede İnsan Hakları Evrensel Bildirisine dayalı Anayasa ve yasalar mevcut ki bunlar birer norm halindedir. Değil mi? Benim yukarıda anlatmak istediğim bu tür yasaların herhangi bir şekilde bertaraf edilmesidir. Hem de ideoloji aşkına. Yani, zaten ivedilikle uygulanması gereken bu doğru düzgün sayılacak Anayasa ve yasaların, koltuk sevdası uğruna ayarları ile demokratik bir şekilde oynanıyor. Oysa, tekrar etmek gerekirse, aynen bu paragrafta belirtildiği gibi, yol belli, yordam belli. Yanlışım var mı?

İşin özeti, devlet yönetimi için ne çok partili rejim anlayışı ne de demokrasi şarttır. İnsan hakları zaten herkes için geçerli. En doğru devlet yönetimi, toplumun veya bireylerin mutluluğunu sağlamak değil, onların huzurunu, güvenliğini ve sağlığını sağduyu ile sağlamakla mümkündür. Gelelim adalet konusuna. Adaletli yönetim dürüstlük, denge, kanaat ve tasarrufla sağlanır. Maalesef, herkesin her istediği gerçekleşemez bu hayatta. Yine bir başka deyişle, denge, kanaat ve tasarruf terimlerini, bir ülkede adalet sağlanabilmesi için, işte bu yüzden kullandım.

Son olarak eklemek istediğim, devlet yönetimi, tüm bunlara ek olarak, toplumun her kesimine bütünlükçü olarak adaletli bir şekilde, onların insan haklarına uygun bir şekilde ihtiyaçlarını karşılamak için uğraşarak gerçekleşir. Yöneticiler bilim-teknolojinin ışığında çalışarak ve problem odaklı düşünerek devleti yönetebilir. Bir anekdot, ben şahsen, bu yazıda demokrasi veya çok partili yönetim biçimin dünya çapında (biz de dahil) kaldırılsın demiyorum ki bu zaten imkansızdır. Demem o ki, bırakalım bunlar formalite olarak kalsın ve tabi ki insani değerlere karşı çıkmayacak şekilde her türlü görüş ve düşünceye de saygılı olmak zorundayız. Görüş ve düşünce başkadır, ideoloji başkadır, doğru yönetim ve adalet başkadır. Yasama, yargı ve yürütme, tüm bunlara rağmen adil bir şekilde tüm kesime hizmet edebilecek bir şekilde sürdürülmelidir.