YA SAHTE DİPLOMALININ BAŞINA (ALLAH KORUSUN!), KÖTÜ BİR ŞEY GELSEYDİ?

YA SAHTE DİPLOMALININ BAŞINA (ALLAH KORUSUN!),  KÖTÜ BİR ŞEY GELSEYDİ?

Her gün için yeniden yeni bir olayla karşılaşıyoruz. Artık, şaşıran ve şaşırtan bir ülkeyiz ki bir de işe sahte diploma olayı girdi, tam oldu. Acaba, tam mı? Kim bilir, daha neler neler göreceğiz? 

Daha önceki yazılarımda olduğu gibi, yine olaya farklı bir yerden değineceğim. 

Efendim, şöyle söyleyeyim. 

Sahte diploma alanlar kimler? 

Bir tanesi çoğumuzun belki de yakından tanıdığı eski bakanlarımızdan, Kemal Dürüst. 

Bakın, bakan dedim. 

Efendim, şöyle devam edeyim.

Bir bakan bir devlette en yetkili kişilerden biridir ki bu aşikar. Sizler de biliyorsunuz. Bu arada, amacım, Kemal Dürüst  ve onun gibi şahıslara ağır hakaretler yağdırmak değildir. Zaten, çok ağır eleştiriler aldılar. Daha fazla gerginlik yaratmak kimseye yaramaz, bence. Olanlar oldu. Asıl olması gereken, bu yanlışlardan ders çıkarmak ve bu gibi şeyleri gerçekleşmeden önlemek. E görüyorsunuz. Neticede, tansiyon yine yeniden tavan yaptı. 

Konuya dönecek olursak, sahte diploması olan eski yüksek mertebeli insanlara, kibarca (Kemal Dürüst dahil olmak üzere) sormak istiyorum.  

Siz bakanlar veya yüksek mertebeliler de bu devletin bir parçasısınız. Sizler birer kamu görevlisiniz. Sizler bu devletin kanunlarına aynı zamanda uymak zorunda olan vatandaşlarsınız. Anayasanın bağlayıcı olduğu tüm yasalar altında herkes eşittir. Sahte diploma olsun veyahut sahte reçete. Bunlar suçtur. Yasa ihlalidir. 

Ama, bunları bir kenara bırakalım, lütfen; çünkü, dediğim gibi, olan oldu. Yani, bunları bir kenara itelim. Zira, bunlar tartışıldı. Bunların bir şekilde davası okundu veya okunmaya devam ediyor, vs. Tüm suçlar kınama değil de caydırıcı ceza gerektirir. Gerçi, bazı bu tür suçlular teminata bağlandı. Yorum okuyucuların. Ben buna karışmıyorum. 

Yeniden, konuya dönmek gerekirse ki gerekiyor; öyleyse, devam edeyim. 

Sahte diploma ile yönettiğiniz devlet sayesinde, ve bu devletin çeşitli yönetim organları altında çalışan bakanlıklar göz önüne alınırsa, işte Sağlık Bakanlığıdır, Milli Eğitim Bakanlığıdır, Çalışma Bakanlığıdır, vs., yanlış ve kusurlu faaliyet göstereceği de aşikar, ayrıca. En azından, birçok şekilde. Ki göstermekte de. Değil mi? Eleştiriler ortada. Ki muhalefet (Cumhuriyet Meclisinde) her zamankinden daha da aktif. Bu arada, bu konuyla alakalı olarak, ülkemizde faaliyet gösteren bazı haber programlarında, bazen vatandaş vatandaşını da (sizlere oy verenleri de) ağır bir dille eleştiriyor. Hatta Sosyal Medya organları aracılığı ile de eleştiriyor. 

Yani, ya sizin başınıza (Allah korusun!) kötü bir şey gelse veya gelseydi? Ne yapardınız? Kimi kime şikayet ederdiniz? Sizler de gün olur, bu hale getirdiğiniz devlete muhtaç kalsanız... Siz söyleyin. Sadece siz değil, en sevdiğiniz insanlar da buna dahil olsa veya olsaydı, (Maazallah!) Hiç bunu düşündünüz mü? Mesela, yine Maazallah! Bir sene önceki Türkiye’de gerçekleşen depremin sonuçları bize de olsaydı, aklıma getirmeye cesaret edemem. Nerede bu devlet? Diye bağıran siz olsaydınız eğer... Ya sahte reçete düzenleyenler veya bu suça müdahil olanlar, ya siz veya sevdikleriniz (Maazallah!) ağır hasta olsa ve Sosyal Sigortalara muhtaç kalsa...

Değerli okurlar, ülkemizi birçok diplomalı olanlar bile yönetemeyen bir haldeyken, sahte diplomalı ne yapsın? Benim şahsen iki diplomam var. Biri lisans, diğeri yüksek lisans. Üstelik İngilizce de biliyorum. Ancak, ben de ülkeyi yönetemem. Siyasete atılamam. Devlette yönetici olabilmek için veya bir lider, ayrı bir yetenek gerekir. Örneğin, otoriter olabilmek şart. Ama bu diktatör olmak demek değildir. Otorite sahibi olmak demek, yönettiği topluma Anayasa ve yasaların üstünlüğünü kabul ettirmektir. Tabi, adilseler. Bir başka deyişle, Anayasa ve yasalardaki içerikler, itiraz edilene kadar (değişiklik talebi için) birer dogmadır. Her medeni toplumun refah ve sağlıklı bir şekilde yaşayabilmesi adına, adil bir şekilde yönetilmeye çaba sarf eden bir devlet gerekir. Ve bu devleti de, lütfen toplum yararına uygun bir şekilde yönetebilecek şahıslar yönetsin! Ki, kendileri de bundan olumlu bir şekilde nasibini alabilsin. Yani, cumhuriyet temelinde, halkın kendi kendini yönetmesi nezdinde, devlet yetkilileri halkına hizmet ettiği gibi kendi kendilerine de hizmet eder. Kötü yönetilen bir devletten, içinde yaşayan herkes nasibini alır. Çünkü, devlet yetkililerin dahi içinde yaşadığı bir binadır. Ha, çökerse ne olur? Cevabını biliyorsunuz.