Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yaşanan son olaylar, ülkede sistematik bir "denetim eksikliği" sorunu olduğunu bize bir kez daha hatırlattı. Özellikle gıda güvenliği gibi hayati konularda böylesine ihmaller yaşanması, denetim mekanizmalarının ne kadar eksik ve yetersiz olduğunu gözler önüne seriyor. Herkesin aklında aynı soru var: "Bu ülkede güvenli gıda, güvenli ürün diye bir şey kaldı mı?"
Son yaşanan çocuk mamasına alkol karıştırılması skandalı, aslında tek başına bir olay değil, çok daha büyük bir sorunun semptomu. Bu, yalnızca bir üründe ya da bir firmada yaşanmış münferit bir durum değil; denetim, güvenlik ve halk sağlığı konusundaki ciddi bir boşluğun göstergesi. Denetim kurumları, bir ürünün bebeklere zarar verebilecek içeriğe sahip olup olmadığını fark etmeyecek kadar ilgisiz ya da bu iş için gerekli ekipman ve personele sahip değilse, hepimiz bu konuda ne kadar güvende olduğumuzu tekrar düşünmeliyiz.
Denetim konusunda yaşanan eksiklikler, yalnızca halkın sağlığını tehdit etmiyor; aynı zamanda ülkeye ve devlete olan güveni de her geçen gün azaltıyor. Yeterli yasal düzenlemelerin yapılmamış olması, denetimlerin etkin ve düzenli olarak gerçekleştirilmemesi, her gün masum insanların hayatını tehlikeye atıyor. Ayrıca, görev tanımlarının belirsizliği ve denetim kurumlarının iş birliği eksikliği nedeniyle her olay, "soruşturma açıldı" ifadesiyle geçiştiriliyor ve hiçbir somut sonuç elde edilemiyor.
KKTC halkı, her skandaldan sonra duyduğu “yetkililer soruşturma başlattı” açıklamasına artık aşina oldu. Fakat soruşturma başlatmak, sorun çözmek anlamına gelmiyor. Halkın beklentisi, bu soruşturmaların sonuçlandırılması, sorumluların hesap vermesi ve kalıcı çözüm için adımların atılması. Devletin bu konudaki yetersizliği, halkı endişeye sevk ediyor ve haklı bir güvensizliğe yol açıyor. Sürekli “soruşturma” ama hiç sonuç yok! Sonuçsuz kalan her soruşturma, bir sonraki ihmale davetiye çıkarıyor.
KKTC, gerçek bir güvenlik ve denetim reformuna ihtiyaç duyuyor. Gıda, sağlık ve kamu güvenliği gibi temel alanlarda şeffaf, etkin ve düzenli denetimlerin yapılması, yetkililerin birincil görevi olmalı. Tüm bu yaşanan olaylar bizlere gösteriyor ki, denetim süreçlerinin gözden geçirilmesi, yetkin personelin eğitilmesi ve yasal düzenlemelerin yapılması artık bir lüks değil, zorunluluk haline gelmiştir.
Halk olarak, güvenli gıdalara, güvenli ürünlere ve denetlenen hizmetlere sahip olmak bizim en temel hakkımız. Ülke olarak çağdaş bir geleceğe yürümek istiyorsak, ilk adım her alanda güvenliği sağlamak ve denetim sistemimizi işler hale getirmekten geçiyor. Aksi takdirde, her skandalda bu köşe yazılarına yenilerini eklemekten başka elimizden bir şey gelmeyecek.