KKTC'de siyasi yapı, yıllardır çözülmeyen sorunlar ve sürekli tekrarlanan vaatlerle dolu. Kıbrıs meselesi gibi önemli konular, her seçim döneminde siyasilerin ellerinde bir koz olarak kullanılıyor; fakat somut bir ilerleme kaydedilemiyor. Halk, sürekli olarak aynı döngüde sıkışmış hissediyor. Kısa vadeli çözümlerle günü kurtarma anlayışı, uzun vadeli stratejik planların önüne geçiyor.

Her siyasi dönemde popülist söylemlerle yapılan kısa vadeli menfaat anlaşmaları, ülkenin geleceğini ipotek altına alıyor. Örneğin, istihdam politikaları, partizan kayırmacılıkla şekilleniyor. Bu, sadece yetenekli gençlerin iş bulma imkânlarını sınırlamakla kalmıyor, aynı zamanda beyin göçünü de hızlandırıyor. Gençler, geleceği belirsiz bir ülkede yaşamak yerine daha iyi fırsatlar için yurtdışına gitmeyi tercih ediyor.

Ekonomi ve Günlük Çıkarlar

KKTC'nin ekonomisi de günlük menfaatler üzerine kurulu gibi görünüyor. Ada, coğrafi konumu ve sınırlı kaynakları nedeniyle sürekli olarak Türkiye’den mali yardım alıyor. Bu durum, ekonomik bağımsızlığın sağlanmasını zorlaştırıyor ve KKTC’nin uzun vadeli kalkınma hedeflerine ulaşmasını engelliyor. Ticaret ve turizm, ülkenin başlıca gelir kaynakları olmasına rağmen, sürdürülebilir bir ekonomik politika geliştirilmemiş olması, dışa bağımlılığı daha da artırıyor.

Ekonomideki bu günlük çıkarlar, uzun vadeli planlamanın önüne geçiyor. Örneğin, turizm sektöründe yapılan yatırımlar, daha çok kısa vadeli kazançları hedefliyor. Ancak bu, doğal kaynakların ve çevrenin yok edilmesine yol açıyor. KKTC’nin sahil şeridinde yaşanan yapılaşma, çevre sorunlarını artırarak adanın doğal güzelliklerini tehdit ediyor. Uzun vadeli kalkınma planlarının göz ardı edilmesi, ülkenin sürdürülebilir bir ekonomi oluşturmasını engelliyor.

Toplumsal Çıkmaz

KKTC’deki toplumsal yapı da günlük menfaatlerin etkisi altında şekilleniyor. Eğitim ve sağlık gibi temel hizmetlerde yaşanan sorunlar, kısa vadeli çözümlerle geçiştiriliyor. Halk, uzun vadede düzelme beklemek yerine, günlük sorunlara geçici çözümler bulma peşinde koşuyor. Bu durum, toplumsal dayanışmayı zayıflatıyor ve bireysel çıkarların ön plana çıkmasına yol açıyor.

Sosyal adalet ve eşitlik gibi kavramlar, menfaat ilişkileri içerisinde kayboluyor. Parti üyeliği ya da siyasi bağlantılar, bireylerin fırsatlara erişiminde önemli bir rol oynuyor. Bu da, toplumsal adaletin zedelenmesine ve halkın devlete olan güveninin azalmasına neden oluyor.

Sonuç olarak, KKTC’nin bu günlük menfaat döngüsünden çıkabilmesi için köklü değişimlere ihtiyaç var. Öncelikle siyasetin, popülist söylemlerden uzaklaşarak uzun vadeli kalkınma planlarına odaklanması gerekiyor. Eğitim ve sağlık gibi temel hizmetlerde sürdürülebilir ve kalıcı çözümler üretilmeli. Ekonomide dışa bağımlılığı azaltacak politikalar geliştirilerek, yerel üretim teşvik edilmeli ve doğal kaynaklar koruma altına alınmalıdır.

Toplumun bireysel menfaatlerden ziyade ortak bir gelecek için dayanışma içerisinde hareket etmesi, KKTC’nin kalkınma sürecini hızlandırabilir. Gençlerin yurtdışına gitmek yerine, ülkelerinde kalıp geleceğe katkı sağlaması, toplumsal bir bilinçle mümkün olabilir. Bunun için hem devletin hem de halkın, kısa vadeli çıkarların ötesine geçip uzun vadeli bir vizyon benimsemesi şart.

KKTC’nin geleceği, kısa vadeli menfaatlerin ötesine geçip uzun vadeli, sürdürülebilir bir planlama ile şekillenecek. Aksi takdirde, bu kısır döngü içerisinde kaybolan bir toplum ve zayıf bir devlet yapısı ile karşı karşıya kalmaya devam edeceğiz. 

                                                                            BENDEN SÖYLEMESİ