OLAY NASIL FARK EDİLDİ?
Türkiye'de yankılanan bu dosya, İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü'nün özel hastanelerin denetiminden sorumlu bir doktorun (T.E.) Ocak 2023'te Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne (CİMER) yaptığı başvuru ile fark edildi. Doktor T.E., bazı özel hastanelerde doldurulması gereken yenidoğan yoğun bakım üniteleri defterlerinin boş bırakılması üzerine olayın üzerine gittiğini söylüyor. İddianamede yer aldığı şekliyle Esin'in, "Ayrıca bebeklerin dosya üzerinde gösterilen sağlık durumları ile fiili sağlık durumlarının uyuşmadığını örneğin entübe olarak kayıtlı gösterilen bebeğin gayet sağlıklı ve nefes alabilir durumda olduğunu gördük. Durumu hastane yetkililerine sorduğumuzda az önce düzeldi gibi cevaplar aldık." dediği belirtildi.
Fahrettin Koca'ya yakın bir kişiyle görüştüğünü öne süren Avşar, kaynağının, eski bakanın soruşturma izni verdiğini, konuyu yakından takip edip üzerine gittiğine dair iddiasını paylaştı. Ayrıca kaynağının, Koca'dan önceki sağlık bakanı Müezzinoğlu'nun hastanesi ile diğer hastanelere "şimdiye dek tolerans geçilmediğini ve geçilmeyeceğini vurguladığına" yönelik ifadesini aktardı.
1400 SAYFALIK İDDİANAME
İddianamede, ölen 10 bebeğin "maktul", 5 kişinin "müşteki", Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İstanbul İl Müdürlüğünün "suçtan zarar gören", 19 hastane ve sağlık şirketi "malen sorumlu", 47 kişi de "şüpheli" olarak yer alırken şüphelilerin kendi aralarındaki telefon görüşmelerine de yer verildi.
Doktor şüpheli Fırat Sarı'nın elebaşısı olduğu suç örgütünün sevk ve idaresini doktor şüpheli İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtilen iddianamede, suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yaparak SGK'den üst sınırdan ödeme almak olduğu aktarıldı.
TELEFON GÖRÜŞMELERİ
Örgüt lideri olan doktor Fırat S. ile şüpheli Ceren Hatice K. arasında yapılan görüşmede ise İlçe Sağlık Müdürlüğü'nden denetime gelindiği bir gün yapılan telefon konuşmaları fezlekede açıklandı. Konuşmada Ceren Hatice K.'nın “Hocam bakanlıktan denetime geldiler. Bastılar öyle bildiğiniz şu an basamakları masamakları her şeyi kontrol ediyorlar ve benim 28 hastam var. Yani 23 normalde ya buranın hasta sayısı o yüzden” dediği Fırat S.'nin ise “Tamam taburcuların var zaten bugün taburcu edeceğin 3 hastan yok mu? Taburculukları ayarla.” dediği belirtildi.
"ÇOCUĞU ÖLDÜR"
İstanbul'da bebekleri anlaşmalı hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak kasten ölmelerine neden olan çete hakkında yürütülen soruşturma tamamlanarak fezleke hazırlanmıştı. Hazırlanan fezlekede yer alan telefon görüşmeleri ortaya çıktı.
Fezlekede adı geçen özel hastanelerden birinde hemşire olarak görev yapan şüpheli Mehtap S. ile örgüt üyesi şüpheli Hasan Basri G. arasında yapılan görüşmede, bebek hastanın tedavisini uygun olmayan şartlarda yaptıkları ve konuşma içeriklerinde “Mehtap çocuğu öldür,50 satürasyonlu çocuk mu olur” “yav ak öldüreceğim de öldürsem de bir dert biliyorsun yani.” şeklinde kayıtların olduğu tespit edildi.
"BİZE NE BIRAK BEBEK ÖLSÜN"
Bir bebeğin ölümünün ardından hemşire Hakan Doğukan T. ile şüpheli Hüseyin G. arasında yapılan telefon görüşmelerine de fezlekede yer verildi.
Kayıtlarda Hüseyin G.'nin “Bize ne bırak bebek ölsün ki rahat şikayet edelim” dediği, Hakan Doğukan T.'nin ise “Kanka yazık ya çocuk gözümün önünde öldü ya” şeklinde cevap verdiği kaydedildi. Konuşmanın devamında Hakan Doğukan T.'nin “Ne tdp takmışlar ne inotrop başlamışlar ne kavid yapmışlar ne curosorf yapmışlar” demesi üzerine Hüseyin G.'nin “Hiçbir şey yapmamışlar ölsün demişler” şeklinde cevap verdiği görüldü.
Hemşire Hakan Doğukan T. ile Hasan Basri G. arasında yapılan bir diğer telefon görüşmesinde ise soruşturmada adı geçen hastaneleri denetlemeye gelen görevlilerin hasta dosyalarını incelemek için istemeleri üzerine konuştukları görüldü. Hakan Doğukan T. “Hasan tamam s. et ver öyle gitsin acil isteyip duruyorlar ya” demesi üzerine Hasan Basri G.'nin “Doğukan bu böyle giderse bizi öldürürler. Bu çok yanlış” dediği, Hakan Doğukan T.'nin ise “Ya bir şey olmaz ver ver” şeklinde cevap verdiği kayıtlara yansıdı.
"HABERLERE ÇIKACAĞIZ"
Soruşturma kapsamında adı geçen 11 hastanenin hasta takip işini yapan hemşire Hakan Doğukan T. ile Hasan Basri G. arasında yapılan telefon görüşmeleri de fezlekede yer aldı. Konuşmalarda Hakan Doğukan T.'nin, “Haberlere çıkacağız vesikalık fotoğraflarımızla gözlerimize şerit çekecekler siyah” dediği Hasan Basri G.'nin ise “Bu sefer hakikaten alacaklar bizi” şeklinde cevap verdiği belirtildi.
Hemşire Hasan Basri G.'nin Funda S. isimli kişiyle yaptığı görüşmede ise “O kadar dün bebek yattı Funda onların hepsi b.. gibiydi nasıl topladı o çocuk ben anlamadım. Onların kan sonuçları gerçekten temiz mi?” dediği, Funda S.'nin “Gerçekten temiz” demesi üzerine Hasan Basri G.'nin “Funda hepsi çekiliyordu inliyordu o en son doğan maymun gibi” dediği belirtildi.
Funda S.'nin ise “Hasan bizim laboratuvardaki kanların sonucuna güvenmeyin illa ki onu mu söyleyeyim ortalıkta.” dediği belirtildi.
"DENETİM GELMİŞ"
Şüpheli Hasan Basri G.'nin denetim yapıldığı gün Z.N.Ç isimli bir kişiyi arayarak “Denetim gelmiş alanı toplayın ne var ne yok hepsini kaldırın dosya mosya hiçbir şey kalmasın” dediği Z.N.Ç. isimli kişinin ise “Tamam da tekim ben biri gelsin yardım etsin. Ne dosyası ne denetimi evrakları mı kaldıralım?” şeklinde cevap verdiği kayıtlara yansıdı.
SAVCIYI TEHDİT ETTİLER
Bebeklerin özel hastanelere nakledilerek haksız kazanç sağlanmasına yönelik soruşturmayı yürüttüğü sırada Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Savcısı Y.E. ile 30 Ağustos'ta önce telefonla sonra da makamında görüşen avukat A.A, bazı şüphelilerin tahliyelerini gerçekleştirmezse savcıya yönelik suikast yapılacağı, ailesine zarar verilebileceği tehdidinde bulunmuştu.
Bunun üzerine başlatılan soruşturma kapsamında, savcının yakınlarına ve yaşadıkları yerlere ilişkin bilgilerin ne şekilde sızdırıldığına dair araştırma yapılmış, savcının odasına kayıt cihazı yerleştirilmişti.
Avukat A.A'nın irtibatı tespit edilen M.K.Z'nin görüştüğü savcıyı açık şekilde ölümle tehdit etmesi kayıt altına alınmıştı. Yapılan incelemede, savcının kişisel ve ailevi bilgilerinin tehdit edilmeden önceki bir tarihte 3 jandarma personeli tarafından sistemden sorgulandığı anlaşılmıştı.
Soruşturma kapsamında düzenlenen operasyonda 11 kişi gözaltına alınmıştı.
Öte yandan savcı Y.E'nin yürüttüğü, 112 Acil Çağrı Merkezi'nde çalışan kişilerle ortak hareket ederek, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip haksız kazanç elde ettikleri belirlenen, aralarında doktor ve hemşirelerin de bulunduğu 22'si tutuklu 47 şüpheli hakkında hazırlanan fezleke, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmişti.
ŞÜPHELİLER VE İSTENEN CEZALAR
İddianamede, şüpheliler Fırat Sarı ve İlker Gönen'in 10 kez "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve 11 kez uygulanmak üzere "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi.
Şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi.
Diğer şüpheliler hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülen iddianamede, ayrıca, malen sorumlu olarak belirtilen hastaneler ve hastanelerin bağlı olduğu şirketler lehine "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edildiğinden, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulmasına karar verilmesi talep edildi.
İddianame, gönderildiği Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince değerlendiriliyor.
SONUÇ
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilen iddianamede, çeteyi yönettiği vurgulanan F.S. ve İ.Ö. ikilisi için "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçları yöneltilirken, 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9 aya kadar hapis cezası isteniyor.
Şehir hastanesinde çalışıp bebekleri F.S. ve İ.Ö.'nün kontrolü altındaki yenidoğan ünitelerine "maddi menfaat" karşılığında sevk eden G.M.Ö için aynı suçlardan 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası talep ediliyor.
Diğer doktor, hemşire ve sağlık çalışanlarının yer aldığı 18 kişilik gruba da "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi" suçundan 10 ila 437 yıl 6 ay hapis cezası istendi.
Kalan şüpheliler için benzer hapis cezalarının istendiği iddianamede, malen sorumlu olarak belirtilen hastaneler ve hastanelerin bağlı olduğu şirketler lehine "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edildiğinden, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulmasına karar verilmesi mahkeme heyetine iletildi.
Yine dosyanın soruşturma evresinde çalışan Savcı Y.E.'yi Büyükçekmece'deki makam odasında tehdit ettiği ortaya çıkan, savcıyı ve ailesini suikastla tehdit eden kişilere yönelik yürütülen ayrı soruşturmada jandarmanın gözaltına aldığı 12 kişiden dördü serbest bırakılırken, sekiz şüpheliden beşinin tutuklandığı, üçünün de haklarında adli kontrol kararı çıkarıldığı öğrenildi