GAÜ Kurumsal İletişim Daire Başkanlığı'ndan verilen bilgiye göre; Prof. Dr. Gürkan Ersoy tarafından verilen konferansa; Üniversitenin, Havacılık Yüksek Okulu, Tıp Fakültesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi akademisyenleri ve öğrencileri yanında GAÜ Arama ve Kurtarma Takımı da katıldı. GAÜ Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Başustaoğlu'nun takdim konuşmasının ardından, konuk öğretim üyesi Prof. Dr. Ersoy verdiği konferansta; "Hem ülkemiz hem de dünyada uçak yolculukları sırasında görülen acil vakaların sıklığı ve ayrıntıları bilinmiyor, çünkü bu olayların bir merkeze bildirimi zorunlu değil. Fakat, her 600 uçuştan birinde, uçak içi, tıbbi yardım gerektiren acil bir hastalık, olay olduğu tahmin edilmektedir. Öncelikli
tedbir, tüm uçuş boyunca emniyet kemerinin takılı olması, uçak park pozisyonu almadan ve kapı açılmadan kesinlikle ayağa kalkılmamasıdır."ana değerlendirmesi yanında; şu başlıkları öne çıkardı:
"Uçak yolcuğu sırasında ve sonrasında ortaya çıkabilen acil durumları iki ana gruba ayırabiliriz: Birincisi; Başımızı, kolumuzu, bacağımız vs. tavana, cama çarpmak gibi travmatik yaralanmalardır. İkincisi ise, travmatik olmayanlardır ki bunlar; Ani ölüm, nefes darlığı, sık nefes alıp verme, karında şişlik hissi, kulak ağrısı, göğüs ağrısı, kalp krizi, inme, felç, bilinç bulanıklığı, koma, bayılma, bayılma hissi, psikiyatrik acil tablolar (Sinir krizi geçirme, panik atak, kapalı yer sikintisi vs.) ve uçuş sonrası; bacaklarda kan pıhtısı oluşması, "jetlag"; (uçuş yorgunluğu) ve kulak ağrısıdır. Günümüz şartlarında,
birçoğumuz çok daha sık ve de uzun mesafe uçak yolculuğu yapıyoruz. Uçan yolcu sayısı arttıkça, doğal olarak uçuş sırasında görülen yaralanma ve acil hastalıklar da daha sık görülecektir. Bu nedenle bu tür hastalıklara karşılaşmaya (kendimizde ve/veya başka bir yolcuda) hazırlıklı olmamız gerekir. Bu durumlarda ilk yardım eğitimi almış kabin ekibinin
temel müdahale ve yönlendirmesi yanında, uçakta yolcu olarak bulunabilecek tıbbi personelden yardım istenmesi gerekli ve hayatidir. Durumun aciliyetine göre; Uçağın havadayken en yakın ve uygun havalimanına "acil iniş"; seçeneği de dahil tüm olasılıklar devreye alınır. Özellikle uzun süren ( örneğin kıtalararası) uçuşlardan sonra, ayak damarlarımızda, uzun süre oturarak, hareketsiz kalmamız nedeni ile kan pıhtısı oluşabilmekte ve yolculuk sonrası bu pıhtı vücudumuzun kalp, beyin, akciğer gibi hayati organlarına giderek, ciddi tehlikelere yol açabilir. Bu nedenle bu tür durumlardan korunmak için önerilerim; Eğer bacaklarımızda daha önceden varis, kalp, kronik bronşit ve psikolojik hastalıklarımız varsa uçuş öncesi doktorumuz ile mutlaka görüşelim, sadece uçuş için değil, günlük hayatımızda da çok işimize yarayacağı için hemen ilk yardım kursu alalım ve ilk yardım uygulamalarını öğrenelim, çocuklu yolcu isek; kabin içi basınç düşmesi durumunda,
tepeden inecek oksijen maskesini önce kendimize, sonra çocuğumuza bağlayalım, çünkü eğer önce kendimize takmazsak, bayılacağız ve o zaman çocuğumuza da takamayacağız, ayrıca bebek/çocuk ile yolculuk yapıyorsak, uçağın özelikle iniş ve kalkışlarında emzirelim veya biberonla bir şeyler içirelim ki; kulak ağrısı olmasın ve ağlamasın. Bizler de özellikle iniş ve kalkışlarda sakız çiğneyelim, sık sık yutkunalım."