Bazılarımız için stil, bazılarımız için işlevsellik. Ancak hepimizin ortak noktası: Saati sol kola takmak. Bu alışkanlığın ardında yalnızca pratiklik değil, tarihe damga vurmuş alışkanlıklar da var. Gelin, bu davranışın ardındaki sırları birlikte keşfedelim!
TARİHSEL KÖKENLER: BİR ASİLLİK SEMBOLÜ
Saatin sol bileğe takılması sanıldığının aksine yeni bir alışkanlık değil. Bu gelenek, 18. yüzyılda aristokrat sınıfın günlük yaşamına kadar uzanır. O dönemde saatler yalnızca zamanı göstermenin ötesinde, güç, zenginlik ve zarafet sembolüydü.
Aristokratlar genellikle sağ ellerini aktif olarak kullandıkları için, saatlerini sol bileklerine takmayı tercih ederlerdi. Bu sayede hem sağ elleri serbest kalıyor hem de saat, zarar görme riskinden uzak tutuluyordu.
PRATİK NEDENLER: SAĞLAKLIK VE HAREKET ÖZGÜRLÜĞÜ
İnsanların büyük çoğunluğu sağ elini kullanır. Bu nedenle sağlak bireylerin saatlerini sol bileğe takması oldukça mantıklıdır. Çünkü sağ el, gün içinde yazı yazmaktan kapı açmaya kadar pek çok işlevde daha aktif kullanılır. Eğer saat sağ bilekte olursa, bu işlemler sırasında saatin zarar görme olasılığı artar ve bilekte rahatsızlık hissi yaratabilir. Sol bileğe takılan saat hem daha konforludur hem de kullanıcıyı kısıtlamaz.
SAAT MEKANİZMALARI VE KURMA KOLLARI
Saat ustaları da bu eğilimi göz önünde bulundurarak saat tasarımlarını şekillendirdi. Bugün hâlâ çoğu analog saatin kurma kolu saatin sağ tarafında bulunur. Bu da saatin sol bileğe takılmasını pratik hale getirir. Kullanıcı saati çıkarmadan zaman ayarı yapabilir.
SOLAKLAR NE YAPIYOR?
Peki solak bireyler? Onlar için de işler değişiyor. Solak kullanıcılar saatlerini sağ bileklerine takıyor ve bazı markalar solaklara özel saatler üretiyor. Bu saatlerde kurma kolları sol tarafta yer alıyor. Yani kural kesin değil, ama çoğunluğun tercihi yön verici olmuş durumda.
SOSYAL MEDYANIN ETKİSİ VE MODA
Son yıllarda sosyal medyada saatlerin hangi bilekte takılması gerektiği üzerine birçok tartışma yaşandı. Fotoğraflarda saat sağ bilekte görünüyorsa, eleştiriler gelebiliyor. Ancak artık bireysel konfor ve tarz, geleneksel “doğru” algısının önüne geçiyor. Moda dünyasında da bu özgürlük destekleniyor.
