Gazimağusa Suriçi’ndeki Publik Cafe & Bar’ın sahibi Doğukan Gümüşatam, son zamanlarda bölgede yaşadığı sorunlarla ilgili sosyal medya hesabından bir açıklama yaptı.
Doğukan Gümüşatam bölgedeki ‘köklü esnafların’, ‘siyasi anlamda eli kolu uzun olanların’ bireysel çıkarları doğrultusunda huzursuzluk çıkartmak adına yaptıkları saldırılara katlanmasını zorlaştığını ifade ederek, bu duruma tepki gösterdi.
“ÜLKEDE YAŞAYAN GENÇLERİN EN BÜYÜK DÜŞMANLARI YİNE BU ÜLKENİN KENDİ İNSANIDIR”
“Gerek Çevre Dairesi, gerek kaymakamlık gerekse belediye aracılığı ile, bir işletme olarak yasal haklarımızı kullandığımız için yapılan şikayetler ve yıldırma politikaları bana bir kez daha gösterdi ki bu ülkede yaşayan gençlerin en büyük düşmanları yine bu ülkenin kendi insanıdır” diyen Gümüşatam, tüm yaşananlara rağmen direnmeye ve ülkeye sahip çıkmaya devam edeceğini vurguladı.
Doğukan Gümüşatam’ın açıklaması şöyle:
“Çok uzun bir zamandan sonra ilk kez yazıyorum. Yerli genç girişimci ve bir esnaf olarak ülkeme tutunmak, göç etmemek ve kendi ülkemde güzel bir gelecek inşa etmek adına neredeyse bir yıldır hiç bıkmadan usanmadan çalışırım. Yeri geldi kelimenin tam anlamıynan terimi, kanımı döktüm, bıkmak bilmeden tırnaklarımnan kazıya kazıya bir işletme kurdum. Ortağımnan bu yola çıkarken tek bir amacımız vardı, bu da kar elde etmek değil Mağusa suriçini canlandırmaktı. Yerli gençlerin, Mağusanın en değerli kültürel dokularından biri olan, suriçine daha fazla gelmesine sebep olabilmekdi. Suriçini eski canlı günlerine döndürürken, Mağusayı evi olarak gören herkesin gündelik hayatın, siyasetin ve problemlerin stresinden uzaklaşarak kafa dağıtabilmelerini amaçladık. Genç ve yerli bir girişimci olarak doğup büyüdüğüm şehre, dokusuna, kokusuna, kültürüne sahip çıkmaya çalışırken çeşitli saldırılara maruz kalacağım aklımın ucundan bile geçmezdi. Publik Cafe & Bar adının altında yatan mesaj bizim için, insanların gelip alışılmış şekliyle olan bir halk (PubliC) algısından kaçarak kendi halkını (PubliK) yaratabilmesi, özgürce var olup toplumsal huzuru yaratamaya zemin hazırlayan bir mekan yaratabilmektir. Ben kendi ülkemden kaçmamak adına direnmeye çalışırım, sadece kendim için değil benim gibi neredeyse her gün uyandığında bu ülkeyi terk etme düşüncesine giren gençlerin gitmemesi için ufak da olsa bir sebep, bir ümit yaratabilmek adına gece gündüz dinlenmeden çalışırım. Fakat biz bu şekilde çalışırken, bu amaç doğrultusunda kendi hayatlarımızdan fedakarlık ederken etrafta bulunan başka insanların, ‘köklü esnafların’, ‘siyasi anlamda eli kolu uzun olanların’ bireysel çıkarları doğrultusunda huzursuzluk çıkartmak adına yaptıkları saldırılara katlanmak çok zorlaşmaya başladı. Gerek çevre dairesi, gerek kaymakamlık gerekse belediye aracılığı ile, bir işletme olarak yasal haklarımızı kullandığımız için yapılan şikayetler ve yıldırma politikaları bana bir kez daha gösterdi ki bu ülkede yaşayan gençlerin en büyük düşmanları yine bu ülkenin kendi insanıdır. Olayların detayına girmeye, isim vermeye hiç gerek yok çünkü ne olursa olsun başka bir işletmenin adını lekeleme veya işinin azalmasına sebebiyet verebilecek herhangi bir söylemde bulunmak bizim etik anlayışımıza tamamen karşıdır. Fakat, torpil düzeni içerisinde çıkar ve siyasi rantlar aracılığı ile ülkesine, şehrine gönül bağı ile bağlı olan yerli genç girişimcilerin üzerine gidilmesi, sanki bir tehditmiş gibi ısrarlı tacize girercesine huzursuzluk yaratılmaya çalışılması mı gençleri bu ülkede tutacak? Gün geçtikçe yakın arkadaşlarımı, tanıdığım yerli gençleri, gelecek vaadeden işletme fikri olan girişimcileri yurt dışına gitmek zorunda bırakıldığını görmek bana çok ağır gelir. Bu gün burda direnmeye, ülkeme, şehrime sahip çıkmaya çalışırken, birkaç kişinin kendi ego ve hırsları nedeni ile kendi iş yerimi kapatıp kaçmayacam. Biz yerli genç girişimciler sizin alıştığınız ganimet kültürü ve torpil sistemine yenik düşüp adamızıdan defolup gitmeyceyik!! Siz da alıştığınız “tanıdık politikası”, “ben istersam yaparım, yaptırtırım” gibi saçma zırvalamalarınızı kendinize saklayın. Bu ülkenin gençleri, bu ülkenin haddini bilmez ganimetçilerine yenik düşmeyecek. İçine sıçtığınız adamızı, uluslar arası politikalar, şehir planlama ve sosyo-psikolojik kaynaklara dayalı bir şekilde geri kazanmaya çalışmaktan vazgeçmeyceyik. Adalet ille ki yerini bulacak, buldurdacayık.”