GAÜ Kurumsal İletişim Daire Başkanlığı'nca yapılan yazılı açıklamada; “KIBRIS, BUGÜNÜ VE YARINI” başlığı altında üniversiteye davet edilen, Ulusal Birlik Partisi (UBP), Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) ve Demokrat Parti (DP) yetkili kurullarınca seçilmiş temsilcileri, üniversitemizin Milenium Senato Kongre Merkezi'nde dün akademisyen ve öğrencilerimizden oluşan dinleyici kitlesinin önünde partiler adına güncel tez ve görüşlerini savunmuşlardır.” denildi. Açıklamada;
YDP adına panele katılması beklenen Genel Bşk. Yrd.Turan Büyükyılmaz'ın bir yakının ani rahatsızlığınedeniyle panele katılamadığı bilgisi de yer aldı.
PANEL, DOÇ. DR. SADIK AKYAR TARAFINDAN YÖNETİLDİ
GAÜ Siyasal Bilimler Fakültesi Dekan Yard. Doç. Dr. Hasibe Şahoğlu’nun koordinatörlüğünü üstlendiği, Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Doç. Dr. M. Sadık Akyar’ın ise moderatörlüğünü yaptığı; Ulusal Birlik Partisi (UBP) Parti Meclisi Üyesi Özer Kanlı, Demokrat Parti (DP) Parti Meclis Üyesi Salih Çeliker ve Cumhuriyetçi Türk Partisi'den (CTP) MYK Üyesi Doç. Dr. Muhittin Tolga Özsağlam'ın katıldığı panelin ilk bölümünde tarihi süreç, diğer bölümünde ise güncel durumun değerlendirilmesinde; temsilciler görüşlerini, partilerinin program ve politikalarına göre ele aldılar.
UBP adına panele katılan Gazeteci -Yazar Özer Kanlı konuşmasına; Osmanlı Donanması'nın, Katolik Devletler Donanması karşısında 1571 yılında, İnebahtı Deniz Savaşı'nda almış olduğu yenilgiden sonra; Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa’nın “Siz donanmamızı yakmakla sakalımızı kestiniz, ama biz Kıbrıs’ı almakla kolunuzu kestik. Kesilen sakal daha gür çıkar, ama kesilen kol bir daha çıkmaz.” sözlerini aktararak başladı. Kıbrıs Adası'nın, tarihin her döneminde öneminin yüksek olduğunu vurgulayan Kanlı, "Kıbrıs Sorunu" kavramının, İngiltere'nin uygulamış olduğu strateji ve “oyunları” sonucu olduğunu
savundu. Gençlerin; “Masonluk, İlluminati, Arz-ı Mev'ûd” gibi konuları öğrenmeleri, Atatürk’ün Nutuk’unu okumaları gerektiğini de söyledi. Kanlı, İngiliz emellerine ve adadaki egemen üslere dikkat çekerek; “Onların Ada'da egemen üsleri var da, bizim niçin egemen devletimiz olmasın.” sözlerini sarfetti. Türkiye’nin etkin garantörlüğünden vazgeçilemezliğinin altını ısrarla çizen ve Rum Meclisi kararına göre; Türkiye’nin garantörlüğüne izin veren bir anlaşmayı, hiç bir Rum politikacının imzalayamayacağını belirten Özer Kanlı, federasyonunun “bir kandırmaca” olduğunu savlarına ekledi.
Konuşmasının devamında; Taşınmaz Mal Komisyonu Yasası'nı UBP’nin çıkardığını, KKTC’nin alt devlet olmadığını, tüm kurumları ile var olduğunu, AB’nin kurallarının peşinden “gözü kapalı” gidilemeyeceğini, çağdaş, laik ve Atatürkçü devlet anlayışından ödün verilmeyeceğini; Tekrar masaya dönülürse de, “elimizin geçmişe göre, çok daha kuvvetli olduğunu” hatırlattı. Son olarak ta; Bugünkü aşamada, örneğin; Türk Devletleri Teşkilatı’ndaki durumu gibi: KKTC’nin önemli kazanımları olduğunu, Türkiye ve KKTC’nin enerji alanlarındaki hak ve menfaatlerinin “Mavi Vatan” doktrini kapsamında
korunacağına yönelik inançlarından söz eden Gazeteci-Yazar Kanlı, partisinin TMT’nin devamı olduğu gerçeğinden hareketle, kendileri için federasyonun söylemlerinin bir geçerliliği olmadığını ve tam bağımsızlığa sahip, ayrı bir devlet temelinde bir çözümün mümkün olduğunu belirtti.
CTP adına panelde söz alan Doç.Dr. Muhittin Tolga Özsağlam; Türklerin ilk kez Ada'ya gelişlerinin stratejik kaygılar ve “Rum Ortodoks Kilisesi”nin daveti üzerine olduğu, Rum tarafı iddialarının temelinde yer alan, sorunun 1974'de başladığı söyleminin aksine, 1963 yılının sonunda kırılmanın gerçekleştiğini anlattı. Bu tarihten sonra; BM Barış Gücü’nün görev yapmaya başladığını, bunun da Rum tezini çürüttüğünün altını da çizdi.
Yakın dönemde; Crans Montana’da Rum tarafının etkisiyle, “masanın çöküşünün” ardından iki devletli
çözümün gündeme geldiğini, ancak CTP olarak; Bugün için, siyasi ve egemen eşitliğe dayalı bir federasyonu desteklediklerini de vurgulayan Doç. Dr. Özsağlam, güçler dengesi kapsamında; Türkiye’nin garantörlüğünün devam etmesi gerektiğini ifade etti. Hidrokarbon yataklarından tam olarak istifade etmenin şartının, garantörlüğün devam etmesine bağlayan Özsağlam, bunun da en iyi yolunun federasyon seçeneği olduğunu iddia etti. Crans Montana'da yaşanan olumsuzlukların, bundan sonraki olası süreçte tekrarlanmaması adına bir takım cezai ve bağlayıcı önerilerde bulunarak, İki devletli çözümün adada “De Jure” yani, hukuki olarak kabul görmeyeceğine de işaret etti. Karşı tarafın da federasyon konusunda"reddedici" tavır sergilediğini ancak; Eldeki en uygun çözümün, federasyon olduğunu kaydeden ve Neo- liberal, NATO’cu yaklaşımların etkisinin azaldığını da görüşlerine ekleyen Doç. Dr. Muhittin Tolga Özsağlam; eğitim, turizm, iklim değişikliği, liyakat, kamu reformu gibi konulara odaklanılması gerektiğine dair değerlendirmelerde de bulundu.
Demokrat Parti (DP) Parti Meclisi Üyesi ve paneldeki temsilcisi Salih Çeliker de; “Kıbrıs Davası'nın elli yıldır çözülememesinin nedeni, Rumların şımarıklığıdır.” temelindeki ifadeleri ile sunumuna başladı. Parti olarak; Görüşmelere destek verdiklerini, ancak bu görüşmelerin "Egemen İki Devlet ve İyi komşuluk ilişkileri" kapsamında olabileceği gerçeğinin görülmeyip tam tersine, Rumların ENOSİS Ülküsü'nden hiç bir zaman vazgeçmemesi nedeniyle başarısızlıklara uğradığını değerlendirdi. "Megalo Idea" doğrultusunda ve 1940’lara kadar yapılan baskılar sonucu; Zorunlu göç nedeniyle Türk nüfusun büyük çapta erozyona uğradığına vurgu yapan ve 1950 yılında yapılan bir plesibitte ise; Kıbrıs Rumları'nın yüzde 97 oranında ENOSIS’e destek vermelerinin güvensizlik ve çatışma ortamına doğru ilk kırılmayı temsil ettiğini savunan Çeliker, Türkiye’de de görev yapan ve daha sonra Kıbrıs’a dönerek toplumsal mücadeleye katkı koyan 1958'de kurulan Lefkoşa Türk Belediyesi'nin ilk başkanı olan Dr. Tahsin Özmen’in Türk toplumunca emsal niteliğinde bir eylem dahilinde hatırlanan seçim hikayesinin ve Kanlı Noel olarak ta anılan"63 olaylarının" çatışmayı nasıl tetiklediğini örneklerle anlattı. DP Temsilcisi Salih Çeliker, diğer görüşlerini sunduğu ikinci bölümde; Kıbrıslı Rumların, Kıbrıslı Türkleri tanımak, bilmek istemediklerinin altını çizerek; KKTC halkı olarak daha iyi bir seviyede yaşam seviyesi istediklerini ve bunu hak
ettiklerini söyledi. AB’nin yaşam standartları ve kriterleri konusunda somut bir hedef olduğunu, ambargolara rağmen, KKTC’nin yüksek sayılabilecek bir ivme ürettiğini ve siyasi çözüm ne olursa olsun; Ülke yönetiminin iç dinamik ve iç işlerine dikkatini yöneltmesi gerektiğini ön plana çıkaran Çeliker; Taşınmaz Mal Komisyonu’nun önemli bir kazanım olduğunu, pratikte güneydeki mahkemeler tarafından bile tanındığını sözlerine ekledi.
Panel, GAÜ Rektörü Prof. Dr. Serdar Yurtsever, GAÜ Kültür, Gençlik, Spor Daire Başkanı Türkay Akpınar ve GAÜ Siyasal Bilimler Fakültesi Dekan Yard. Doç. Dr. Hasibe Şahoğlu’nun katılımcılara takdim ettikleri plaketlerin verilmesiyle sona erdi.