Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde adalet sistemi bir kez daha sorgulanıyor. Üst düzey emniyet görevlisi Abdurrahman Uluçınar’ın adı, 2008’deki büyük uyuşturucu operasyonunda ve 2016’da tarihi eser kaçakçılığında geçti. Ancak her iki olayda da “delil yetersizliği” gerekçesiyle herhangi bir cezai işlem uygulanmadı. Halk, bu olayların nasıl ve neden örtbas edildiğini merak ederken, şimdi de Mağusa Limanı’nda 2.5 milyon sterlin bulunduğu iddiası gündeme geldi. Yetkililerin suskunluğu, kamuoyunda “KKTC’de adalet kime işliyor?” sorusunu daha da güçlendirdi.

Kim Koruyor, Kim Karartıyor?

2008’de Mersin Limanı’nda ele geçirilen 170 kilo uyuşturucu, KKTC bağlantısını ortaya koymuştu. O dönem adı geçen Abdurrahman Uluçınar ve kayınpederi Yılmaz Hakverdi, delil yetersizliği bahanesiyle serbest bırakıldı. 2016’da ise Uluçınar, devriye sırasında aracında tarihi eser olduğu gerekçesiyle suçüstü yakalanmıştı. Ancak, üst düzey bir emniyet görevlisinin “eserin tarihi olup olmadığını bilmediği” iddiası inandırıcılıktan uzaktı. Üstelik yakalandığı eseri polislerden kaçmak için araziye fırlatmaya çalışması, suçunu daha da bariz hale getirmişti.

Bu olaylar, KKTC’de halkın, “Bu kişiyi kim koruyor?” ve “Bu olaylar neden bağımsız bir şekilde soruşturulmadı?” sorularını sormasına neden oldu. Dahası, bu skandallarla ilgili yapılan haberlerin basından sistematik olarak kaldırıldığı iddiası, karanlık ilişkilerin varlığını düşündürüyor. Basında bu haberlerin kimler tarafından ve nasıl sildirildiği açıklanmadıkça, olayların arkasındaki güçler de gölgede kalmaya devam edecek.

Mağusa Limanı’ndaki Gizemli Para ve Yetkililerin Sessizliği

Şimdi de Mağusa Limanı’nda bir gemide 2.5 milyon sterlin bulunduğu iddiaları, ülkedeki adalet sistemine duyulan güvensizliği daha da artırdı. İddiaya göre, İngiltere’den gelen bir araçta bulunan bu yüklü miktardaki para hakkında Maliye Bakanlığı, Başbakanlık ve diğer yetkililer sessizliğini koruyor. Polis ve gümrük yetkilileri de çelişkili açıklamalar yaparak kamuoyunu aydınlatmak yerine kafaları daha da karıştırdı. Halkın Partisi Genel Başkanı Kudret Özersay’ın, “Eğer bu para bulunduysa, açıklama yapılmalı” çağrısına rağmen hiçbir net bilgi paylaşılmaması, olayın üzerinin kapatılmaya çalışıldığına dair endişeleri artırdı.

Halkın Soruları Cevapsız Kalmamalı

• 2008’deki uyuşturucu operasyonunda ve 2016’daki tarihi eser kaçakçılığında adı geçen bir kişi nasıl ceza almadan emekli edildi?

• Uluçınar ve Hakverdi’yi kimler korudu? Bu olayların soruşturulmasını engelleyen hangi güçler devredeydi?

• Basında bu olaylarla ilgili haberlerin kimler tarafından ve hangi amaçla kaldırıldığı açıklanacak mı?

• Mağusa Limanı’nda bulunan 2.5 milyon sterlin iddiası doğruysa, bu paranın kaynağı nedir ve neden şeffaf bir açıklama yapılmıyor?

• Yetkililerin sessizliği ve çelişkili açıklamaları, adalet sistemindeki çürük elmalara işaret etmiyor mu?

Hukuk ve Şeffaflık Zorunluluktur

Bu iki olay, KKTC’deki adalet sistemine olan güveni zedelemiştir. 2008’den 2016’ya ve şimdi de 2024’e kadar süren bu örtbas süreci, halkın “adaletin sadece güçlüler için işlediği” algısını güçlendirmiştir. Mağusa Limanı’ndaki gizemli para olayı, geçmişteki skandalların bir devamı mı? Kimler adaleti manipüle ediyor? Kamuoyunun bu sorulara net yanıt alması artık bir zorunluluktur.

DP: “Tosunoğlu’nun Sözleri Etik Açıdan Sorgulanmalı” DP: “Tosunoğlu’nun Sözleri Etik Açıdan Sorgulanmalı”

KKTC’de adalet ve şeffaflık talebiyle hareket eden her birey, bu olayların peşini bırakmamalıdır. Halk, “Gerçekler saklanamaz” diyerek yetkililerden net açıklamalar beklemektedir. Çünkü bir toplumda hukukun üstünlüğü çiğnenirse, güven de düzen de kaybolur.