Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, Ziya Öztürkler'in Meclis Başkanı seçilmediğini, CTP'ye yönelik herhangi bir yazı kaleme alıp imzalamaması gerektiğini belirtti.

"Ziya Bey, Yaşananları bir zihniyetin ürünleri olarak değerlendirdiğimi, zihniyetin bütünsel sefaletini örtme riski taşıyacak şekilde kişilerle uğraşmayı tercih etmediğimi en iyi bilenlerdensiniz." diyen Erhürman, Öztürkler'in Meclis’e, Kıbrıs Türk demokrasisine ve Kıbrıs Türk halkına yönelik son “darbe” girişiminde koçbaşı olarak kullanılmaya çalışıldığını savundu.

Tufan Erhürman, konuyla ilgili yaptığı sosyal medya paylaşımında şu ifadelere yer verdi:

"Ziya Bey,

Yaşananları bir zihniyetin ürünleri olarak değerlendirdiğimi, zihniyetin bütünsel sefaletini örtme riski taşıyacak şekilde kişilerle uğraşmayı tercih etmediğimi en iyi bilenlerdensiniz.

Bununla birlikte, temsilcilerinden biri olduğunuz zihniyetin Meclis’e, Kıbrıs Türk demokrasisine ve Kıbrıs Türk halkına yönelik son “darbe” girişiminde koçbaşı olarak kullanılmaya çalışıldığınız açık.

Yine de 30 Ekim tarihinde Partimize yönelik bir yazı kaleme almamış ve altını “Meclis Başkanı” diye imzalama gafletinde bulunmamış olsaydınız, muhtemelen böyle bir açık mektuba gereksinim duymayacaktım.

Önce “içeriği” tüketelim!

 “Ulusal Birlik Partisi Grubunun görüşlerini ek’te bilginize getirir, Meclis Başkan Yardımcılığı ve 2 katip üyeleri ile alakalı adayların en geç 4 Kasım 2024 Pazartesi günü, Meclis Genel Kurulunun açılış saatine kadar sunmanız gerektiğini, saygılarla rica ederim”.

Türkçeyi bir yana bırakalım ve şunları söyleyelim: Meclis Başkanlığı seçimi hukuka ve usulüne uygun olarak tamamlanmamıştır. Meclis Başkanı henüz seçilmemiştir. Bu, Meclis Başkanlığı’nın kendilerinden görüş istediği Meclis’te görevli ve yetkili üç hukukçunun yazılı görüşlerinde açıkça belirtilmiştir. Meclis Başkanlığı seçimi tamamlandıktan sonra, CTP, usulüne uygun olarak Meclis Başkan Yardımcısı adayını gösterecektir (bu konudaki yazımız Meclis'tedir).

Ama sakın yanlış anlamayın! Bu paragrafın muhatabı falan değilsiniz. Çünkü sizin CTP’ye, “Meclis Başkanı” sıfatıyla yazı yazma yetkiniz yok. Sizin böyle bir yetkiniz olmadığına göre aslında böyle bir yazı da hukuken yok! UBP bize bir yazı yazacaksa bunu doğrudan doğruya yazar. Yazmadığına göre onlara da yanıt verme zorunluluğumuz yok. Yukarıdaki paragraf halkımıza daha önce defalarca açıklanmış durumun tekrarıdır. UBP de bir kez daha okumak isterse buradan okuyabilir.

Ziya Bey,

 “İktidarın oyları zaten benim seçilmeme yetiyor, eğer iki turda seçilmezsem adaylıktan geri çekileceğim bunu da herkese ilettim” dediniz, sözünüzde durmadınız. Bunu seçmenleriniz değerlendirecek!

Benim değerlendirmem şu:

Meclis’te görevli ve yetkili üç hukukçunun yazılı görüşlerini gözlerinizin içine bakarak, sözde “devir teslim” töreninizden beş dakika önce size Meclis’te ilettiğimi hatırlayacaksınız. Size düşen aslında bu bilgiye sahip olduktan sonra o sözde “devir teslim töreni”ni hiç yapmamaktı.

Onu yaptınız. Yetmedi, sahibi olmadığınız “Meclis Başkanlığı” sıfatını kullanarak oraya buraya da gittiniz. O da yetmedi, Cumhurbaşkanlığı’na sözde “vekalet” ettiğinizi de iddia ettiniz.

Aslında bu sahteliğe ilk karşı çıkması gerekenler Sn. Tatar ve sizdiniz. Ama ikiniz de üzerinize düşeni yapmadınız ve bu Meclis’in tarihine akıl almaz sayfalar eklemekten çekinmediniz.

Yeni bir milletvekilisiniz Ziya Bey. Belki bu Meclis’in tarihine bakma fırsatı bulamadınız. Size yalan yanlış “bilgiler” aktarmaya kalkışanlar olabilir. Ama bilin ki bu Meclis’in tarihinde ne 15 tur süren bir “Meclis Başkanlığı Seçimi”, ne de üç “çok mühürlü oy”la, Meclis’teki üç yetkili hukukçunun, Yüksek Mahkeme eski başkanının, eski Ombudsman’ın ve eski Meclis Genel Sekreteri’nin açık görüşlerine karşın “ben Meclis Başkanı oldum” diye ortada dolanan bir milletvekili var.

O makam, bu toplumun tek Meclis Başkanlığı makamı. Cumhurbaşkanı’na vekalet eden tek makam. Bırakın bu kadar açık bir hukuka aykırılıkla fiilen doldurulmaya kalkışılmasını, en ufak bir şüphenin dahi gölgesinde bırakılmamayı gerektirir.

Bu halkın tarihine, seçilmemesine karşın Meclis Başkanlığı makamına oturmaya kalkan ilk kişi olarak geçmeyi isteyip istememek sizin bileceğiniz iş! Ama bilin ki yalnızca CTP milletvekilleri olarak bizim değil, Meclis’teki tüm milletvekillerinin bu şartlar altında tek seçeneği var! O da sizin bu makamda oturma iddianızı tanımamak, reddetmek. Kimin midesi neyi kaldırır ben bilmem! Bizim midelerimiz böyle bir “oldu bitti”yi, Meclis’in böyle bir rezalete alet edilmeye kalkışılmasını, böyle bir darbeyi kaldırmaz!"

Bir tavsiye isterseniz, tavsiye açık: “İstifa” ediniz. Aslında istifaya falan gerek yok. Çünkü o makam açısından yok hükmündesiniz. Ama isterseniz “istifa ettim” diyerek en azından bu rezaleti içinize sindirmediğinize dair bir “irade” ortaya koyabilirsiniz.

Hakan Aran: “Kiram 75 Bin Liraya Çıkınca Taşındım” Hakan Aran: “Kiram 75 Bin Liraya Çıkınca Taşındım”

Ne yapacağınız sizin bileceğiniz iş. Ne yapacağımız da bizim! Ama siz yine de bir şeyi sakın bir daha yapmaya kalkışmayın. CTP’ye yönelik bir yazı kaleme alıp da altını “Meclis Başkanı” diye imzalamayın. CTP’nin, hukukun üstünlüğünü, demokrasiyi, bu halkın Meclisi’ni koltuk uğruna ayaklar altına almayı göze alan bir kişinin, olmayan, yok hükmündeki bir sıfatla hitap edebileceği, yani dalga geçebileceği bir parti olduğu yanılgısına sakın ha bir daha düşmeyin!