DOÇ. DR. BAYRAKTARÇOCUKLAR, ÇEVRİMİÇİ ORTAMLARDA KORUNMAYA, BİLİNÇLENMEYE VE REHBERLİĞE HER ZAMAN MUHTAÇ DURUMDADIRLAR.”

Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Doç. Dr. Ümmü Altan Bayraktar, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından dünya genelinde çocukların karşı karşıya kaldıkları hak ihlallerini gündeme taşımak amacıyla, 1989 yılından bu yana kutlanan 20 Kasım ‘Dünya Çocuk Hakları Günü’ önemi çerçevesinde, yeni medya ortamında çocuk birey olmak konusunun önemine değindi.

Yeni medyanın yaygınlaşması ve buna bağlı olarak hayatın her alanında yaşanan değişikliklerle birlikte, çocukların medyaya karşı korunması konusunda politika üretmenin küresel bir sorumluluk ve zorunluluk halini aldığını ifade eden Bayraktar, ‘Medya ve çocuk hakları’ ana başlığı, farklı boyutlarıyla ele alınabilir. Medyaya katılım hakkı olan çocuğun, medya kullanımı ve medyada kullanımı konuları son derece önemlidir. Çocukların medya kullanımı konusu çerçevesinde, yeni medya ile çocuk bireyler arasındaki ilişkinin tanımlanması, can alıcı noktaların başında gelmektedir.’ dedi.

Bu çerçevede çocukları, toplumların gelecek aday nesilleri, yarının yetişkinleri olarak görebildiğimiz ölçüde çocukların gelişim sürecine etki eden yeni iletişim araçlarından korunmasının ya da bu iletişim araçlarını kullanmalarına sınırlama koymanın yeterli bir yöntem olarak görülmediğine vurgu yapan Bayraktar, ‘yeni iletişim teknolojileri ile çocuk bireyler arasındaki ilişkinin kontrolünün nasıl sağlanacağı sorusu her geçen gün daha da önemli hale geliyor. Yeni medyanın ve yeni medya ile çocuk bireyler arasındaki ilişkinin tanımlanması, bu ilişki sonucu özellikle olumsuz yanlarıyla oluşan etkilerin ayrıntılı bir şekilde ortaya konması ve bu doğrultuda medya okuryazarlığının gelişim sürecinin şekillenmesi gereklikleri son derece önemlidir’ dedi.

İletişim araçlarının etkileri söz konusu olduğunda en çok tartışılan konulardan birinin medya içeriğinin çocuklar üzerindeki etkileri olduğuna vurgu yapan Bayraktar, ‘Günümüzde çocuklar hem geleneksel hem de modern teknolojiyle iç içe büyümektedir. Televizyon, radyo, video oyunları ya da filmler ile çocuk bireyler arasındaki ilişkide, zamansal ve mekansal sınırlılıklar söz konu iken yeni iletişim teknolojilerini zamansal ve mekansal olarak sınırlamak mümkün değildir. Dolayısıyla sınırlandırılması mümkün olmayan bu ‘yenidünya’nın, yetişkinlere göre daha yönlendirilebilir ve etki altına alınabilir konumda olan çocuk bireyleri eski medyanın olumsuz etkilerinin çarpanları ile karşı karşıya bıraktığı söylenebilir’ dedi.

KKTC Okullarına AB Desteğiyle Yeni Tesisler KKTC Okullarına AB Desteğiyle Yeni Tesisler

Medya, artık sadece kültürümüzü etkileyen bir öğe değildir. Medya bizim kültürümüz durumundadır.

Özellikle akıllı telefonların yaygınlaşmasıyla, gençler ve çocukların yetişkinlere göre bu yeni teknolojiler tarafından daha hızla sarmalanmış durumda olduğunu ve yeni medya ile ilgili en büyük sorunun bireysel erişime kolaylıkla imkan vermesi ve bu nedenle kullanımına engel olunamayacak kadar yaygın hale gelmesi ile birlikte içeriğinin de kontrolden çıkması ya da içeriğinin biçimsel örtüsüne rağmen güvenilmezliği olduğuna vurgu yapan Bayraktar, ‘Artık yeni bir toplumsal eko-sistem içerisindeyiz. Bu yeni toplumsal eko-sistemde; çevirimiçi ve çevirimdışı yaşantılar arasında ayrımın kalmadığı, yeni medya uygulamalarının çevirimdışı ilişkilerimiz ve deneyimlerimiz üzerinde farklı etkiler yarattığı bir eko-sistemden bahsediyoruz. Avrupa Çevirimiçi Çocuk Projesi kapsamında yapılan araştırma sonuçları; çevrimiçi olanaklar olduğu kadar çevrimiçi riskleri de içinde barındıran yeni bir mecra ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Çocuklar, çevrimiçi ortamlarda korunmaya, bilinçlenmeye ve rehberliğe her zaman muhtaç durumdadırlar’ dedi. 

Bu çerçevede Bayraktar, özellikle eğitim bacağında, çocuk bireyler ile yeni iletişim teknolojileri arasındaki ilişkinin daha kontrollü olması için bu teknolojilerinin kazanımları ve kayıpları konusunda etkin bir öğretme-öğrenme metodunun geliştirilmesi konusunda oldukça dikkatli davranan bir eğitim anlayışına ihtiyaç duyulduğunu görmek gerektiğini ve yaşam boyu kullanılacak böyle bir becerinin geliştirilebilmesinde aile başta olmak üzere paydaşlar arasındaki uyum ve işbirliğininhayati önemine değindi. Özellikle, çocukların nasıl oyun oynadıkları ve sosyal medyayı nasıl kullandıklarının incelenmesi gerektiği, bunun çocukları kısıtlamak değil, onların da birer özne olduğundan hareketle ve hakları gözetilerek, oyunlarda önyargılı temsillerin, cinsiyetle ilgili temsillerin kültürel taraflılıkların olabileceği farkındalığının geliştirilmesi ve öğretilmesinin gerekliliğinin altını çizerek, ‘Medya artık sadece kültürümüzü etkileyen bir öğe değildir. Medya bizim kültürümüz durumundadır’ ifadelerini kullandı.