Birsen, mevcut ekonomik koşullarda asgari ücretle geçinmek zorunda kalan vatandaşların temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlandığını vurguladı.

Hükümetin ve işverenlerin bütçesel kaygılarının anlaşılabilir olduğunu belirten Birsen, bu yükün sürekli olarak asgari ücretlinin sırtına yüklenmesinin kabul edilemez olduğunu söyledi.

Birsen’in açıklaması şu şekilde:

Hayat Pahalılığı %11.12, Asgari Ücret %7.5: Bu Adalet mi?

Son hayat pahalılığı %11.12 olarak açıklanmışken, asgari ücret zammının bu oranın altında belirlenmesi, ne yazık ki vicdanlarda derin bir yara açmıştır. Halkın alım gücünün zaten her geçen gün eridiği bir ortamda, böylesine düşük bir zam oranıyla geçim mücadelesi veren asgari ücretlilere “Dayanın” demek ne kadar gerçekçi?

Evet, hükümet bütçesini düşünmek zorunda, işverenlerin üzerindeki yükleri de hesaba katmak gerekiyor. Ancak bir soru sormak lazım; bu yük neden her zaman asgari ücretlinin sırtına biniyor? Hayat pahalılığının %11.12 olduğu bir ortamda, zammı bu oranın altında tutmak, en temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanan insanların yaşam koşullarını daha da kötüleştirmekten başka ne işe yarar?
Buradan yetkililere seslenmek istiyorum; asgari ücret bir lütuf değil, insanların alın terinin karşılığıdır. Bu ülkede çalışanların insanca yaşama hakkı, hiçbir siyasi hesap veya ekonomik bahane ile göz ardı edilmemelidir. Adil bir zam oranı talep etmek kimseye bir ayrıcalık istemek değildir. Bu, insanların insanca yaşama hakkının teslim edilmesidir.

"Alım gücünü güçlendiren politikalar uygulamak zorunda olduğunuzu unutmayınız"

Karar vericiler olarak asgari ücretlinin sırtına yük bindirmek yerine, alım gücünü güçlendiren politikalar uygulamak zorunda olduğunuzu unutmayınız. Eğer piyasadaki denetimleri artırır, fırsatçıları durdurur ve fiyat istikrarını sağlarsanız, vatandaş zaten “asgari ücret yetmiyor” demeyecektir. Alım gücü düzelirse, maaşlara sürekli artış yapmanıza gerek kalmaz. Ancak bunun için samimi bir irade ve halkı önceleyen bir yönetim anlayışı gerekmektedir.

Halkın içinden biri olarak bir kaç tavsiye sunmak gerekirse;

1) Fırsatçıları Durdurun: Marketlerden enerji sektörüne kadar her alanda fiyat denetimlerini sıkılaştırın. Halkın emeğiyle oynayanların karşısında durun. Gerekli cezai işlemleri çekinmeden, korkmadan uygulayın.

İzmirli anne-kız Bolu'daki yangında yaşamını yitirdi İzmirli anne-kız Bolu'daki yangında yaşamını yitirdi

2) Temel Giderleri Hafifletin: Elektrik, su ve temel tüketim ürünlerinde destekler verin. Asgari ücretlinin cebindeki parayı zorunlu ihtiyaçlara kurban etmeyin.

3) Uzun Vadeli Çözümler Üretin: Yerli üretimi artıracak ve ithalat bağımlılığını azaltacak adımlarla piyasadaki dalgalanmaları kontrol altına alın.

Halkın Sabrı Taşmaktadır.!

Güzelim ülkemizde asgari ücretli vatandaşların mutfağında kaynamayan tencere, ay sonunu getiremeyen maaşlar var. Artık halk, kuru vaatlerden ve göstermelik maaş artışlarından yorulmuş durumdadır.

"Bu halkın emeğini görmezden gelmeyin"

Buradan bir çağrı yapmak istiyorum; alım gücünü artıracak önlemleri lütfen alın ve asgari ücretliye nefes aldırın zira bu halk daha fazlasını hak ediyor! Yine tekrarlıyorum eğer fırsatçılığı önler, temel ihtiyaçlarda fiyat istikrarı sağlanırsa, maaşı artırmanıza bile gerek kalmaz. Ama ne yaparsanız yapın, bu halkın emeğini görmezden gelmeyin. Çünkü unutmayın, asgari ücretle geçinenler bu ülkenin omurgasıdır. Omurga kırılırsa, hiçbir sistem ayakta kalamaz.!

(Kaynak: Kıbrıs Gazetesi)