İsrail’e verilen destek risk taşıyor… YDÜ Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Doç. Dr. Sait Akşit, İsrail’e Güney Kıbrıs üzerinden verilen destek ve limanların kullanımı göz önünde bulundurulduğunda Kıbrıs’ın hedef alınması riski doğabileceğini kaydetti.

Güney ile İsrail ilişkisi hedef yapıyor… LAÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Muhittin Tolga Özsağlam, “Adada bulunan tüm askeri güçler NATO’ya üye devletlerin veya NATO politikalarını benimseyen AB üyesinin güçleri. Buna Güney Kıbrıs’ın İsrail ile kurduğu özel ilişkiler eklendiğinde İran ve Hizbullah için hedef olma durumu söz konusu oluyor.”  dedi.

Akşit: Kıbrıs’ın da hedef alınma riski var

Doç. Dr. Sait Akşit, İran’ın İsrail’e fırlattığı füzelerin Kıbrıs’tan görüldüğünü gösteren çekimlerin Adanın çatışma bölgesinden çok da uzak olmadığını hatırlattığının altını çizerek  “Şu aşamada Kıbrıs’ın savaşa müdahil olma riski çok düşük. Ancak, savaşın farklı bir boyuta taşınması, Kıbrıs’taki İngiliz üsleri ve Kıbrıs Rum kesiminde ABD ve müttefik ülkelerin faaliyetleri (limanların kullanımı ve İsrail’e Kıbrıs üzerinden verilen destek) Kıbrıs’ın da hedef alınması riskini beraberinde getirecektir.” dedi.

Akşit,  İran ve İran destekli grupların İsrail’e destek olan ülkelerle ilgili tehdidinin ortadan kalkmadığını belirterek“İsrail tarafından öldürülen Hizbullah lideri Hasan Nasarallah’ın haziranda yapmış olduğu açıklamaları unutmamak lazım. Olası saldırıların füze saldırıları olmasını beklemek, savaş yayılırsa sadece Orta Doğu coğrafyası ile sınırlı kalmasını beklemek de yanlış olacaktır.” ifadelerini kullandı.

Savaşın olası etkilerine dikkat çeken Doç. Dr. Akşit, yaşanılanların büyük bir Orta Doğu savaşına mı evrildiği ile ilgili soruya şu şekilde yanıt verdi:

“Şu an Orta Doğu’da yaşanabilecek topyekün bir savaşın eşiğindeyiz; henüz topyekün bir savaş noktasında değiliz. İranlı yetkililerin önceki gün yapılan füze saldırısı sonrası İsrail tarafından İran’da Hamas lideri İsmail Haniyeh’nin öldürülmesine cevaben stratejik askeri tesisleri hedef alındığını ve Batılı yetkililerin saldırılardan haberdar edildiğini belirtmesi İran’ın savaşın yayılması konusunda halen temkinli yaklaştığını gösteriyor. ABD’den yetkililerin de bunu teyit etmesi tarafların savaşın yayılmasını istemediğini gösteriyor.”

“Orta Doğu’da çatışmalar daha da derinleşebilir”

Akşit, bu noktada önemli faktörün İsrail olduğunu söyleyerek “İsrail’in Hizbullah liderlerini ve Hizbullahı hedef alan saldırıları, bölgesel savaş ve kısıtlı çatışma arasındaki çizgiyi iyice incelten bir yaklaşım. Hatta, Netanyahu hükümetinin son saldırılar ile İran’ın füze saldırılarını kaçınılmaz kıldığını söylemek gerekiyor. İsrail saldırılarının İran’ı zayıf ve tepkisiz gösterdiğini, bu yolla İran’ı provake ettiğini bile belirtebiliriz.” dedi.

İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırılarının savaşın yönünü belirlemede önemli olacağına dikkat çeken Akşit, “Arap dünyası liderlerinin İsrail-Hamas savaşında zaten hoş karşılamadıkları Hamas ve İran’ın bölgedeki etkisinin zayıflatılması beklentisi ile nispeten tepkisiz kaldıklarını görüyoruz. Ancak, Suudi Arabistan’ın olası İsaril-Lübnan savaşında Lübnan’ı destekleyeceğini belirtmesi Orta Doğu’da çatışmaların daha da yayılmasını ve derinleşmesini getirebilir. Henüz bu noktada değiliz.” vurgusu yaptı.

Akşit,  Orta Doğu’da yaşananların KKTC’yi nasıl etkileyeceği ile ilgili de öngörüsünü şu şekilde dile getirdi:

“Savaşın kontrolden çıkması KKTC’yi öncelikli olarak ekonomik yönden etkileyecektir. Zaten sıkıntıda olan bir ekonomik yapı mevcut. Tabii, Türkiye’nin Batılı müttefikleri ile olan ilişkilerinde olası gerilimler de sıkıntıyı biraz daha artırabilir. Kıbrıs Rum kesiminin İsrail yanlısı politikalarının artıracağı tehdit algısı sadece Kıbrıs kesimini etkilemekle kalmaz KKTC’yi de olumsuz etkileyecektir.”

Özsağlam: Kıbrıs bir göç dalgasıyla karşı karşıya kalabilir

Lefke Avrupa Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Muhittin Tolga Özsağlam, Kıbrıs adasının Orta Doğu olarak adlandırılan, diğer bir deyişle Magrip ve Levan’ın arasında yani çatışma alanının ortasında olduğunu daha önce de belirttiğini ifade ederek “Kıbrıs adası bu çatışmalardan bir şekilde etkilenecektir gerek ekonomik gerekse sosyal anlamada yani Lübnan ve Filistin’den oluşabilecek bir göç dalgasıyla karşı karşıya kalabilir.” dedi.

Özsağlam, adanın tamamıyla NATO’ya üye askeri güçlerinden oluştuğunu veya NATO’nun politikalarına Avrupa Birliği üzerinden destek verildiğini belirterek şöyle devam etti:

“Artık 1960’lı ve 1970’li yıllardan çok farklı bir Kıbrıs’tan bahsediyoruz. Geçmişte Bağlantısızlar Hareketiyle hem Batıya hem de Doğu blokuna mesafeli bir yaklaşım vardı! Şimdi durum değişti… Adada bulunan tüm askeri güçler NATO’ya üye devletlerin veya NATO politikalarını benimseyen AB üyesinin güçleri. Buna Güney Kıbrıs liderliğinin İsrail ile kurduğu özel ilişkiler eklendiğinde doğal olarak İran ve Hizbullah için bu mevzuda bir hedef olma durumu söz konusu oluyor! Buna ek olarak Birleşik Krallığın adadaki pozisyonu da belli.”

Özsağlam, İran’ın elinde bulundurduğu balistik füzelerin tehlikesine dikkat çekerek  “Kadir-110 ve Secil gibi balistik füzelerin Kıbrıs’a kadar bir menzile sahip olduğunu belirtmek durumundayım… Balistik füzelere çeşitli başlıklar takılabiliyor; biyolojik, nükleer veya kimyasal. Böylesi bir durumda da sığınaklar dahi kifayetsiz olabiliyor.” vurgusu yaptı.

Geçtiğimiz akşam vatandaşlar tarafından havada görüntülenen bazı fotoğraf ve videolar ile ilgili de konuşan Özsağlam, “tam olarak nereyi hedef aldıkları bir soru işareti ve çeşitli iddialar var. Bu iddialardan bir tanesi de Akdeniz’deki bir İsrail gemisinin hedef alınması. Tabii  böylesi bir süreçte bilgi kirliliği de olabilir.” dedi.

Düzce'de de okullar tatil edildi Düzce'de de okullar tatil edildi

“İnsanlığın sonuna doğru ilerliyoruz”

Özsağlam, savaş veya düşük yoğunluklu bir savaş başladığı zaman bilgi kirliliğinin de arttığına dikkat çekerek

savaşın nereye evrileceğinin ileriki günlerde daha net görülebileceğini söyledi ve sözlerine şu şekilde devam etti:

“Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin İsrail’e girişini daha yasaklamaktan çekinmeyecek kadar küstahlaşan bir İsrail yönetimi var! Daha önceki ifadelerimde de belirttiğim gibi Yahudilerle İsrail’deki Netanyahu yönetimini ayırarak değerlendirme yapmak durumundayız… Burada da Netanyahu yönetiminin küstahlaşarak Filistin halkına ve Lübnan’a karşı izlediği katliam politikasını eleştiriyorum. İnsanlık, ekonomik ve jeopolitik çıkarların otokratik yaklaşımlarla yaşama geçirilmeye çalışıldığı bir süreçten geçiyor. Zor bir süreç bu. Bu süreç bizlere Soğuk Savaş’ın ardından hayata geçirilmeye çalışılan neo-liberal politikaların da iflas ettiğini kanıtlıyor… Dünyada tarihin sonu değil ama insanlığın sonuna doğru ilerliyoruz. Bu bakımdan hem uluslararası kurumların rolünü hem de izlenen dış politikaların ve ekonomi politiğin insanlık adına yeniden gözden geçirilmesi gerektiğine inanıyorum.”